Ay: Temmuz 2016

Sezarın Hakkı (1)

“Sezar’ın hakkı Sezar’a…” gittikçe daha çok duyduğum; günlük konuşmalarda, gazete ve televizyonda rastgeldiğim bu deyişin daha henüz gerçek anlamında kullanıldığına tanık olmadım.

“Sevmesen de, beğenmesen de; iyi bir şey yaptıysa hakkını teslim et” anlamında kullanılan bu deyiş muhtemelen “yiğidi öldür, hakkını ver” atasözüne benzetilerek bu hale gelmiş. Hoş o da esasen “yiğidin hakkını yiyeceğine öldür daha iyi” gibi bir anlam ifade eder ya neyse, dil yaşayan bir varlıktır, yaygın kullanılan anlamlar her zaman galip gelir.

“Sezar’ın hakkı Sezar’a” deyince akla doğal olarak en meşhur Roma İmparatorlarından ve sayısız sanat eserine konu olmuş Jülyus Sezar geliyor. Bu deyiş, duyunca bu adam öyle hakkı verilmeyen biriymiş gibisinden insanda merak uyandırsa da, aslı Markos İncili’nde geçer “12:17”, orijinal Latincesi “reddite igitur guare sunt Caesaris Caesari et quae sunt Dei Deo” yani Sezara ait olanı Sezara, Tanrı’ya ait olanı Tanrı’ya ver.

Sezargiller

Sözün gerçek anlamını açıklamak için Sezar derken kimin kastedildiğini açıklamak gerekir. Tam adıyla Gaius Jülyus Sezar ( lat. GAIVS IVLIVS CAESAR ) ; Batı medeniyetinin temeli olan Roma İmparatorluğu’na damga vurmuş, en tanınmış tarihi kişilerdendir. Kendi yaşadığı dönemde de muzaffer bir komutan, cumhuriyet rejimini fiilen sona erdirererek ölene kadar hükümdar ilan edilen güçlü bir devlet adamı, öldüğünde Senato tarafından Tanrı mertebesine yükseltilen kudretli bir şahsiyetti.

Sezar isminin etrafındaki tılsım o kadar güçlüydü ki, kendisinden sonra tahta çıkan evlatlığı ve varisi olan Augustus, “Caesar”‘ı da ismine ekler. Dahası Augustus, kendi üvey oğlu ve varisi Tiberius Claudius Nero’nun adını da Tiberius Julius Caesar olarak değiştirir. Şüphesiz meşrutiyetini artırmak ve köklü Jülya (lat. Iulia) ailesinin bağlantılarından faydalanmak için böyle bir yola başvurmuştu.

Aslında “Caesar” o zaman alışılageldiği üzere Jülyus Sezar’a aileden geçen bir tür lakaptı. Latince kesmek anlamına gelen “caedere” fiilinden türeyen bu kelime, “karnı kesilerek doğan çocuk” için kullanılıyordu. Muhtemelen , bir atası bu yolla dünyaya gelmesiyle “caesar” lakabını (lat. cognomen) almıştı. Bu tür doğumlara Fransızca’da Latince aslına benzer biçimde “césarienne” denir, yani günlük dilimize girdiği şekliyle “sezaryen”. Yanlış bir şekilde, Jülyus Sezar bu yöntemle doğduğu için sezaryen ismi verildiği sanılır. İşin aslı sezaryen ismi Jülyus Sezar’dan geliyorsa bile Iulia klanının ilk Sezar isimli üyesi kesinlikle ünlü Jülyus Sezar değildir, yani Jülyus Sezar bu lakabı devralmıştır. Kendisi sezaryenle doğmamıştır.
Sezar lakabının kökenine dair bazı alternatif rivayetler de mevcuttur. Mesela, 4. yy.’da yazılmış Historia Augusta’da geçen ve yine 4. yy.’da yaşamış dilbilimci Servius’un yorumunda belirttiği üzere, “caesar” lakabı, lakap sahibinin bir fili öldürmesine atıfta bulunularak Kartaca dilinde fil anlamına gelen “caesa”‘dan türemiş de olabilir.

Fatih Sultan Sezar

Kökeni ne olursa olsun, bir aileyle özdeşleşen bu isim, bir imparatorluğa dönüşen ve hanedanlar tarafından yönetilmeye başlayan Roma’da bambaşka bir anlam kazanacaktır. Dördüncü imparator Cladius da tahta çıktığında bir geleneğe dönüştüğü üzere “Caesar” ünvanını alır.  Zamanla Caesar hükümdarla özdeşleşen bir kelime haline gelir.

Avrupa ve Akdeniz’e hakim olan ve insanlık tarihinin temel taşlarından biri olan Roma İmparatorluğu yıkılsa bile, hükümdar anlamına gelen Caesar ismi belleklerden kaybolmaz. Özellikle Alman ve Slav dillerinin konuşulduğu geniş bir coğrafyada bazı değişikliklerle varlığını sürdürür. Birleşik Almanya imparatorlarının, Almanya’nın kuruluşundan krallığın yıkıldığı I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Kayzer ünvanı aldığını görürüz. Aynı şekilde Rus imparatorlarının ismi olan “çar” da “caesar“‘dan gelmektedir.

Sezar isminin prestiji o kadar kuvvetlidir, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethederek Doğu Roma İmparatorluğu’nu sona erdirdiğinde “Kayser-i Rûm” yani Roma’nın Sezarı ünvanını da ünvanları arasına ekleyerek Osmanlı Devleti’nin Roma’nın varisi olma iddiasını ortaya koymuştur. Ölmeden önceki son fetih girişimi de İtalya’ya olacaktır.

“Sezar” kelimesinin imparator yerine kullanılması sadece Avrupa’yla sınırlı kalmaz, Urduca ve Hintçe’de de yer almaktadır. Öyle ki, Büyük Britanya’nın Hindistan’a hakim olmasının ardından buna dayanarak “Kaisar-i Hind” ünvanı yaratılmıştır. İlk olarak  Kraliçe Victoria tarafından 1876 yılında kullanılan Hindistan İmparatoru anlamındaki bu ünvan Hindistan’da İngiliz hakimiyetinin sona erdiği 1947’ye dek tedavülde kalır.

Bir aile ismi olarak serüvenine başlayan “sezar”, zamanla Roma imparatorlarının ünvanına ve devamında daha geniş bir anlama kavuşur. İncil’de geçtiği şekliyle “Sezar’ın hakkı Sezar’a..” derken Sezar; meşru hükümdar, kral, imparator anlamında kullanılmıştır.  Peki devamı ne anlama geliyor diyecek olursanız, onu da bir sonraki yazıda açacağım.